neden hep anlaşılmayı bekledik ki??
hangi babayiğit kılıklı çıkıp da evet ben seni anlıyorum dese inanma gafletine düştük..sonra saçmalama silsileleri sardı dört bir yanımızı.
taktik güzeldi.kaleyi içten fethedip vazgeçilmez olma ve bu silsilelere boyun eğdirme..
başarılı da oldular.inandık.güvendik.sevdik.seviştik.
ama nezaman güçlü dursak nezaman muhalif olsak koca koca gözlerle bakan koca koca adamlarla karşılaştık aslında küçücük dünyaları olan...
birgün damlaya damlaya göle dönmüş hayal kırıklıklarını geride bırakma kararı aldık.herşeye rağmen..içimiz kan ağlasada doğru olan buydu..
döndük arkamızı sustuk.unutmaya çalıştık tükürükler saçarak çıkan kelimeleri..
hakaretleri..
güzel sevgi sözcükleri söyleyen o diller kötü bir oyun oynuyordu .olamazdı.böyle olmamalıydı.
diye diye gittik.
hayalleri umutları bırakarak gittik.
şimdi hayat mücadeleyle devam ediyor.
yeniden sevicez.
yeniden inanıcaz.
yeniden güvenicez...
yine yazıcaz şiirler, yazılar , öyküler...şarkılar söylicez..
yapıcaz bunu..
hem de yürekten gelerek...
herşeye ve tüm inandığımızı sandıklarımıza inatla...
25 Ekim 2009 Pazar
her yeni gün hayatımızın biraz daha iyi olacağı ümidiyle uyanıyoruz.buna saksıyı değiştirmekle başlıyor toprağı yeniliyor zararlı böcekler gelmesin diye ilaçlar ekliyor ve günaşırı suluyoruz.ve bu rutin bakımla ümitleri büyütüyoruz.çünkü sorumluyuz.ben suladım işimi yaptım diyerek bırakamayız.bıraktığımız anda önce sararacak sonra kuruyacak sonra dökülüp kel bir görünüme bürünecek.hayat çalışmaktır.
ben bunu öğrendim.hep didinmek yorulsakta azıcık dinlenerek yola devam etmektir.evet zor zamanlar çok.zor kararlar zor seçimler zor yollar ve zor insanlarla dolu...
peki bu zorluklar sadece kendimize mi has zannediyoruz?bu kadar insan ne için yaşıyor sizce?
bu kadar insan kapalı kutular içinde yaşarken çok mutlu sanki?
hergün sabahın körü kalkıp yollara dökülen bilmem kaç katlı binalarda bilgisayar başında çalışıp beynini yiyen üç kuruş kazanıp hayatını devam ettirmeye çalışan kaç kişi var?çoookkk...
bizde onlardan sadece biriyiz.
ve saksıda yetiştirmeye büyütmeye çalıştığımız bu hayattan ufak bir yaprak bile kalsa mutlu olmak istiyoruz.
akşamları yatağımıza yatıp kafamızı yastığa koyduğumuzda O'nunla konuşmuyor muyuz?
film şeridi tadında geçen günleri anıp O'ndan gelecekle ilgili yardımda bulunmasını bize yol göstermesini ama doğru yolu göstermesini istemiyor muyuz?çok şey istemiyorum.sadece huzur demiyor muyuz?aza tamah ederek doğruyu güzeli bulacağımız anlatılmadı mı bize?
deneye yanıla düşe kalka gelmedik mi bu yaşa?
ve her seferinde bunda da bir hayır vardır elbet diyerek avutmaya çalışmadık mı kendimizi?
elbet birgün ,O; bu hayırsızlıklardan hayır çıkartma denemelerini aşıp hayırlı olanları karşımıza çıkaracak diye konuşmadık mı kendimizle?
çok yılgın ve yorgunum..
artık O da sesimi duymuyor...
ben bunu öğrendim.hep didinmek yorulsakta azıcık dinlenerek yola devam etmektir.evet zor zamanlar çok.zor kararlar zor seçimler zor yollar ve zor insanlarla dolu...
peki bu zorluklar sadece kendimize mi has zannediyoruz?bu kadar insan ne için yaşıyor sizce?
bu kadar insan kapalı kutular içinde yaşarken çok mutlu sanki?
hergün sabahın körü kalkıp yollara dökülen bilmem kaç katlı binalarda bilgisayar başında çalışıp beynini yiyen üç kuruş kazanıp hayatını devam ettirmeye çalışan kaç kişi var?çoookkk...
bizde onlardan sadece biriyiz.
ve saksıda yetiştirmeye büyütmeye çalıştığımız bu hayattan ufak bir yaprak bile kalsa mutlu olmak istiyoruz.
akşamları yatağımıza yatıp kafamızı yastığa koyduğumuzda O'nunla konuşmuyor muyuz?
film şeridi tadında geçen günleri anıp O'ndan gelecekle ilgili yardımda bulunmasını bize yol göstermesini ama doğru yolu göstermesini istemiyor muyuz?çok şey istemiyorum.sadece huzur demiyor muyuz?aza tamah ederek doğruyu güzeli bulacağımız anlatılmadı mı bize?
deneye yanıla düşe kalka gelmedik mi bu yaşa?
ve her seferinde bunda da bir hayır vardır elbet diyerek avutmaya çalışmadık mı kendimizi?
elbet birgün ,O; bu hayırsızlıklardan hayır çıkartma denemelerini aşıp hayırlı olanları karşımıza çıkaracak diye konuşmadık mı kendimizle?
çok yılgın ve yorgunum..
artık O da sesimi duymuyor...
24 Ekim 2009 Cumartesi
telefon rehberinize en son ne zaman baktınız?
a'dan z'ye sırayla..
bu rehber aslında sizin anılarınız.her bireyin numarası evi cebi sizin geçmişiniz.sizi bağlayan ya da ayıran anılar sayıların hakimiyetinde sanki..
.........
bir kadın "kadın " olduğunu nasıl hisseder?
kadın bütün olmak ister.paylaşarak bütünlenir.amip gibi çoğalarak büyür.yaptıkları söyledikleri aslında bir alt okuma gerektirir.yapısı böyledir.biraz dolaylı bir yol aslında ama hem kestirme hem rahat hem de kolaydır.
bir kadın "kadın " olduğunu bu yolu takip edebilecek bir "erkek" le bütünlendiğinde hisseder.
devam edebilir...
a'dan z'ye sırayla..
bu rehber aslında sizin anılarınız.her bireyin numarası evi cebi sizin geçmişiniz.sizi bağlayan ya da ayıran anılar sayıların hakimiyetinde sanki..
.........
bir kadın "kadın " olduğunu nasıl hisseder?
kadın bütün olmak ister.paylaşarak bütünlenir.amip gibi çoğalarak büyür.yaptıkları söyledikleri aslında bir alt okuma gerektirir.yapısı böyledir.biraz dolaylı bir yol aslında ama hem kestirme hem rahat hem de kolaydır.
bir kadın "kadın " olduğunu bu yolu takip edebilecek bir "erkek" le bütünlendiğinde hisseder.
devam edebilir...
20 Ekim 2009 Salı
sen ya da ben
birgün başını usulca kaldırıp mavi ve grinin tonlarından oluşan gökyüzüne bakacaksın.o iki yakanın birleştiği ,o en uçta oturacaksın yine.ayaklarını sarkıtacaksın aşağıya.gözlerin başka yerlere bakıyorken,beynin dalacak denizin dibine..
sonra bir film izleyeceksin.öyle rastgele seçeceğin.ama mana bulacaksın her karesinde..
takacaksın kulaklığı alıp başını gideceksin, düşünmeden...
kendini yine denize karşı bir taşta otururken bulacaksın..arkana dönüp baktığında çimenleri göreceksin.ayakkabılarını hiç tereddütsüz çıkarıp yürümek isteyeceksin...
sabah belki her zamankinden biraz daha erken uyanacaksın ve kafanı çevirdiğinde boşluğu göreceksin.
terliklerini giyerken çay demlemeyi düşüneceksin...
televizyonu sadece bir ses olsun diye açacaksın..
dolaptaki dağınık kıyafetlerine bakacak ve buakşam toplarım diye düşünüp yine toplamayacaksın..
yağmuru izleyecek ve senide yıkamasını dileyeceksin..tekrar ve tekrar..
zifiriliğin içinden çıkmak için düşüncelerin olacak ama eylemlerin olmayacak..
nereden mi biliyorum??
dün sen anlattın yaa!!bana rüyamda
sevgili ben......
sonra bir film izleyeceksin.öyle rastgele seçeceğin.ama mana bulacaksın her karesinde..
takacaksın kulaklığı alıp başını gideceksin, düşünmeden...
kendini yine denize karşı bir taşta otururken bulacaksın..arkana dönüp baktığında çimenleri göreceksin.ayakkabılarını hiç tereddütsüz çıkarıp yürümek isteyeceksin...
sabah belki her zamankinden biraz daha erken uyanacaksın ve kafanı çevirdiğinde boşluğu göreceksin.
terliklerini giyerken çay demlemeyi düşüneceksin...
televizyonu sadece bir ses olsun diye açacaksın..
dolaptaki dağınık kıyafetlerine bakacak ve buakşam toplarım diye düşünüp yine toplamayacaksın..
yağmuru izleyecek ve senide yıkamasını dileyeceksin..tekrar ve tekrar..
zifiriliğin içinden çıkmak için düşüncelerin olacak ama eylemlerin olmayacak..
nereden mi biliyorum??
dün sen anlattın yaa!!bana rüyamda
sevgili ben......
demir kelepçe
"ellerimde rengarenk çiçekler
tuttuğum tüm imgeler gibi
yaprakları kapatıyor günahlarımı
solgun geçmişe bakarak
suluyorum onları
yaşanmışların masumluğu mu
yoksa boşvermişliğin
azgın sularda çırpınışları mı?
hangisi beni düzlüğe çıkarır?
düşüyor işte ellerimdekiler
kırmızı halı serilmiş heryere
geçtiğinde bıraktığın kan izleri
görünmesin diye.
kırılan cam faunusun
içindeki balık gibiyim
kırıklar batıyor
çırpındıkça ben
ve azalıyorum gitgide
bu şehir dar,bu yollar boş geliyor
yatağım demir kelepçe
saat başımda çalmıyor
ellerimde rengarenk çiçekler vardı.
süzülerek döküldü yaprakları
üzerinde kelepçenin renkler
herhangibir mayısın herhangibir günü
süzülerek döküldü yapraklar üzerine kelepçenin"
tuttuğum tüm imgeler gibi
yaprakları kapatıyor günahlarımı
solgun geçmişe bakarak
suluyorum onları
yaşanmışların masumluğu mu
yoksa boşvermişliğin
azgın sularda çırpınışları mı?
hangisi beni düzlüğe çıkarır?
düşüyor işte ellerimdekiler
kırmızı halı serilmiş heryere
geçtiğinde bıraktığın kan izleri
görünmesin diye.
kırılan cam faunusun
içindeki balık gibiyim
kırıklar batıyor
çırpındıkça ben
ve azalıyorum gitgide
bu şehir dar,bu yollar boş geliyor
yatağım demir kelepçe
saat başımda çalmıyor
ellerimde rengarenk çiçekler vardı.
süzülerek döküldü yaprakları
üzerinde kelepçenin renkler
herhangibir mayısın herhangibir günü
süzülerek döküldü yapraklar üzerine kelepçenin"
sessiz
"vahşi kuş çığırdıkça nağmelerini
ağaç tepelerinden,
sesi mesajlarını taşır
saygıdeğer adamın.
dağ çiçekleri açtıklarında,
anlamları kokularıyla beraber gelir." LİN YUTANG
hayat böyle.üzülme.oysa zaman şakacıdır.sen geçip gitmişsindir bir anın içinden.oysa o an orada kalmıştır.zaman, kendi içine hapsolmuş gümüş bir aynadır.ama böyle...ölüm gibi.ölüm varken sen yoksun,sen varken ölüm yok.okyanusun ortasında bi sandaldayız sanki.rüzgarda yok.yok işte..ben mi suçluyum?kalbimi didik didik ediyorum ama o rüzgarı bulamıyorum.
ağaç tepelerinden,
sesi mesajlarını taşır
saygıdeğer adamın.
dağ çiçekleri açtıklarında,
anlamları kokularıyla beraber gelir." LİN YUTANG
hayat böyle.üzülme.oysa zaman şakacıdır.sen geçip gitmişsindir bir anın içinden.oysa o an orada kalmıştır.zaman, kendi içine hapsolmuş gümüş bir aynadır.ama böyle...ölüm gibi.ölüm varken sen yoksun,sen varken ölüm yok.okyanusun ortasında bi sandaldayız sanki.rüzgarda yok.yok işte..ben mi suçluyum?kalbimi didik didik ediyorum ama o rüzgarı bulamıyorum.
18 Ekim 2009 Pazar
.
now i will tell you what i've done for you
50 thousand tears i've cried
screaming deceiving and bleeding for you
and you still won't hear me
don't want your hand this time i'll save myself
maybe i'll wake up for once
not tormented daily defeated by you
just when i thought i'd reached the bottom
i'm dying again
i'm going under
drowning in you
i'm falling forever
i've got to break through
i'm going under
blurring and stirring the truth and the lies
so i don't know what's real and what's not
always confusing the thoughts in my head
so i can't trust myself anymore
i'm dying again
i'm going under
drowning in you
i'm falling forever
i've got to break through
so go on and scream
scream at me i'm so far away
i won't be broken again
i've got to breathe i can't keep going under
50 thousand tears i've cried
screaming deceiving and bleeding for you
and you still won't hear me
don't want your hand this time i'll save myself
maybe i'll wake up for once
not tormented daily defeated by you
just when i thought i'd reached the bottom
i'm dying again
i'm going under
drowning in you
i'm falling forever
i've got to break through
i'm going under
blurring and stirring the truth and the lies
so i don't know what's real and what's not
always confusing the thoughts in my head
so i can't trust myself anymore
i'm dying again
i'm going under
drowning in you
i'm falling forever
i've got to break through
so go on and scream
scream at me i'm so far away
i won't be broken again
i've got to breathe i can't keep going under
16 Ekim 2009 Cuma
11 Ekim 2009 Pazar
neden acaba?
uyandığım anda neden hatırlayamıyorum az önce gördüğüm rüyayı?
aklımda kalan tek sahne upuzun çok güzel bir çift kadın bacağı ve kırmızı topuklu ayakkabılar......
aklımda kalan tek sahne upuzun çok güzel bir çift kadın bacağı ve kırmızı topuklu ayakkabılar......
olmak yada olmamak
ay büyüyor sessiz gecede
ay bir anda düş yüreğime
......
içimin sıkıntısı nedir bilmiyorum ama
uzun birzamandır kendimi bukadar bitkin hissetmemiştim.
beynimin içinde varolmanın dayanılmaz ağırlığı var.
bunun dışında sayısını bilemeyeceğim kadar çok eylemsiz kalmış
düşünceler mevcut!
bu tıpkı çıkmaz sokağa sapıp geri dönmeye üşendiğin için
acaba nereden atlayıp da diğer sokağa geçerim
diye düşünüp, anlamsız atraksiyonlara girmek gibi bişi.
birkaç planım var aslında.
bunların başında göçmek,terk-i diyar etmek ,başka memleketlerin suyunu havasını
koklamak gibi accık pollyannavari bir durum var.
sonra sırayla ....
off yaa neler saçmalıyorum.
yok işte yoookkk
aslında ne hayatıma ne kendime ne de başka birşeye dair bir planım yok..
ve sanırım bu plansızlık benim beynimi yiyen en büyük kemirgen.
şimdiye kadar bir idealim amacım yapmak istediklerim kısacası bir sıralamam vardı.
ama şimdi yok..
ama olmalı.
geçen hafta bir arkadaşım intihar etti.
hem de hiç bu tarz bir düşünce yapısı nekadar zorluklardan geçsede barındırmadığını düşündüğümüz bir arkadaşım.
çok şükür kurtuldu.
bu olay bende herşeyin bir sınırı olduğunu görmeme birkez daha neden oldu.
bu nasıl bir ruh hali bilmiyorum.bilmek de istemem açıkçası.
ailemin ve sevdiklerimin üzülmesi dışında insanların bana acıyarak baktığını
görmek ...işte asıl acı ve sınır bu olurdu..
bu birazda benim gurur olgusuna verdiğim aşırı önemden kaynaklanıyor sanırım.
çünkü bu beden bize emanet onu layıkıyla taşımamız lazım.
ruhun yorgunluklarını kırıklarını acılarını bedene yükleyemeyiz.
off çok zor bir karar olsa gerek.
hem zor hem de çok ince bir çizgi.
olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu.
ay bir anda düş yüreğime
......
içimin sıkıntısı nedir bilmiyorum ama
uzun birzamandır kendimi bukadar bitkin hissetmemiştim.
beynimin içinde varolmanın dayanılmaz ağırlığı var.
bunun dışında sayısını bilemeyeceğim kadar çok eylemsiz kalmış
düşünceler mevcut!
bu tıpkı çıkmaz sokağa sapıp geri dönmeye üşendiğin için
acaba nereden atlayıp da diğer sokağa geçerim
diye düşünüp, anlamsız atraksiyonlara girmek gibi bişi.
birkaç planım var aslında.
bunların başında göçmek,terk-i diyar etmek ,başka memleketlerin suyunu havasını
koklamak gibi accık pollyannavari bir durum var.
sonra sırayla ....
off yaa neler saçmalıyorum.
yok işte yoookkk
aslında ne hayatıma ne kendime ne de başka birşeye dair bir planım yok..
ve sanırım bu plansızlık benim beynimi yiyen en büyük kemirgen.
şimdiye kadar bir idealim amacım yapmak istediklerim kısacası bir sıralamam vardı.
ama şimdi yok..
ama olmalı.
geçen hafta bir arkadaşım intihar etti.
hem de hiç bu tarz bir düşünce yapısı nekadar zorluklardan geçsede barındırmadığını düşündüğümüz bir arkadaşım.
çok şükür kurtuldu.
bu olay bende herşeyin bir sınırı olduğunu görmeme birkez daha neden oldu.
bu nasıl bir ruh hali bilmiyorum.bilmek de istemem açıkçası.
ailemin ve sevdiklerimin üzülmesi dışında insanların bana acıyarak baktığını
görmek ...işte asıl acı ve sınır bu olurdu..
bu birazda benim gurur olgusuna verdiğim aşırı önemden kaynaklanıyor sanırım.
çünkü bu beden bize emanet onu layıkıyla taşımamız lazım.
ruhun yorgunluklarını kırıklarını acılarını bedene yükleyemeyiz.
off çok zor bir karar olsa gerek.
hem zor hem de çok ince bir çizgi.
olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu.
5 Ekim 2009 Pazartesi
İNAT İNATÇI İNATLA İNATSIZ İNATETMEK İNATLAŞMAK İNADIM İNAT......
ŞİMDİ SORUYORUM...
NEİÇİN KİME NEDEN NASIL İNAT EDİYORUM?
KENDİMLE Mİ HAYATLAMI BAŞKALARIYLA MI İNATLAŞIYORUM?
İNATÇI MIYIM?DEĞİL MİYİM?
İNATLA TUTUNUYOR MUYUM?İNATLA BIRAKIYOR MYUM?İNATLA SALDIRIYOR MUYUM?
YOKSA İNATSIZ MIYIM?OKADAR BOŞ MU HERŞEY?
İNAT ETMİYOR MUYUM?
İNATLAŞMIYOR MUYUM?
ŞİMDİ CEVAPLIYORUM...
YAŞIYORUM HERŞEYE İNAT, İNADIM İNAT...
NEİÇİN KİME NEDEN NASIL İNAT EDİYORUM?
KENDİMLE Mİ HAYATLAMI BAŞKALARIYLA MI İNATLAŞIYORUM?
İNATÇI MIYIM?DEĞİL MİYİM?
İNATLA TUTUNUYOR MUYUM?İNATLA BIRAKIYOR MYUM?İNATLA SALDIRIYOR MUYUM?
YOKSA İNATSIZ MIYIM?OKADAR BOŞ MU HERŞEY?
İNAT ETMİYOR MUYUM?
İNATLAŞMIYOR MUYUM?
ŞİMDİ CEVAPLIYORUM...
YAŞIYORUM HERŞEYE İNAT, İNADIM İNAT...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)